Çalışma Bakanlığı’nın 2024 Temmuz’unda yayınladığı son verilere göre, ülkemizdeki çalışan kamu emekçisi sayısı 3 milyona dayanmış durumda. İşçi sendikalarıyla kıyaslandığında, kamuda sendikalı olma oranı bir hayli yüksek. 3 milyon kamu emekçisinin yüzde 75,16’sı çeşitli sendikalarda örgütlü durumda. Ancak bu örgütlülük oranına rağmen kamu emekçilerinin sosyal, ekonomik ve özlük hakları her geçen gün geriye gitmekte. Kamu emekçilerinin kazanılmış haklarının bir bölümü, Şimşek programının halk düşmanı ekonomi politikalarının bir ürünü olan “Kamuda Tasarruf Tedbirleri” ile onların elinden alınmak isteniyor.
Eğitim emekçileri, belediye çalışanları, büro çalışanları ve sağlık emekçileri gibi 11 farklı iş kolunda çalışan milyonlarca kamu emekçisi, ailelerini de düşündüğümüzde nüfusun ciddi bir bölümünü oluşturuyor. 2023 yılında imzalanan 6. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, Memur-Sen’in uzlaşmacı tutumu ve hükümetin “hedeflenen enflasyon oranları” temelinde imzalanınca; kamu emekçilerine, özellikle 2025 yılı için, yoksulluk sınırının altında maaşlar dayatılmış oldu. TÜİK’in açıkladığı, güvenilirlikten uzak enflasyon oranları sonucunda kamu emekçilerinin 2025 yılında alacağı zammın yüzde 18’in altında kalması bekleniyor.
Kamu emekçilerine yönelik saldırılar, sadece ekonomik haklarla da sınırlı kalmıyor. Her ne kadar şimdilik geri adım atılmış olsa da birçok kamu emekçisini mağdur edecek olan servis hakkına saldırılar; kamuda tasarruf tedbirleri bahane edilerek ulaşım, barınma ve nitelikli beslenme haklarının gasp edilmesi için saldırılar her geçen gün devam ediyor. Eğitim emekçilerine yönelik çıkartılan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile iş güvencesi ortadan kaldırılıyor, Millî Eğitim Akademisi ile eğitim fakülteleri işlevsiz hâle getiriliyor ve eğitim alanında iktidarın kadrolaşmasının önü daha da açılıyor. AKP-MHP iktidarı sadece ÖMK ile değil, yeni kabul edilen müfredatla da eğitimde gericileşmeyi artırarak nitelikli eğitime bir darbe daha vurmuş oluyor*.
Bu karamsar tabloya rağmen, kamu emekçilerinin örgütlü mücadelesi de bütün baskılara karşı sürüyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK); kamusal ve nitelikli eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler hakkı başta olmak üzere kamu emekçilerinin sosyal, ekonomik ve özlük hakları için mücadelede öncü bir rol üsleniyor. KESK, yukarıda saydığımız sorunların çözümüne yönelik en temel taleplerden biri olan kamuda “grevli toplu sözleşme hakkı” için mücadele ediyor. İktidarın baskısı sonucunda geçtiğimiz yıllara göre gözle görülür bir güç kaybından ve üye sayısına göre dördüncü konfederasyon durumuna gerilemiş olmasından bahsedebiliyor olsak da farklı iş kollarında KESK’e bağlı sendikalar, iktidarın saldırılarına karşı fiili ve meşru mücadeleyi yükseltme görevini üstleniyor.
KESK’in yaşadığı gerilemenin nedenlerini tartışmayı başka bir yazıya bırakarak, kamu emekçilerinin “Yoksulluğa karşı mücadelede birleşiyoruz” şiarıyla 30 Kasım’da Ankara’da düzenleyeceği mitinge çağrı yaparak bu yazıyı noktalayabiliriz. KESK’in birleşik mücadele vurgusuyla düzenleyeceği bu miting, Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olan siyasi partilerin ve sendikaların bir araya gelerek kendi sözlerini söyleyebileceği bir kürsü olmayı hedefliyor. KESK, kamu emekçilerine yönelik saldırılar başta olmak üzere, iktidarın halk düşmanı politikalarına karşı “Sermayeye değil emekçiye bütçe” diyerek mecliste görüşülmeye başlanan 2025 bütçesine dair halkın taleplerini duyurmaya davet ediyor. Bu davet hepimizin!
*ÖMK ve yeni müfredat ile yapılan değişikliklere karşı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim Sen) açıklamalarını aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.
https://egitimsen.org.tr/haklarimiza-ve-taleplerimize-sahip-cikiyoruz-mevcut-icerigiyle-ogretmenlik-meslegi-kanununa-itiraz-ediyoruz/