top of page
Deniz Özdöl

Metin Çulhaoğlu'nun devrimci bir aydın olarak portresi

Türkiye’de yolu sosyalist hareketle bir dönem de olsa kesişmiş insanların hemen hemen hepsi Metin Çulhaoğlu’nun adını en az bir kere duymuştur. Yalçın Küçük ile beraber ikinci TİP’ten ihraç edildiğini, ODTÜ’de Sosyalist Fikir Kulübü’nde yöneticilik yaptığını, “partisinin” yanında kalmayı tercih ettiği için çok sevdiği Sinan (Cemgil) ile yollarının ayrıldığını bu yazıyı okuyan çoğu kişinin bildiğini düşünüyorum. Bu girizgâhı yaparken Metin Abi’nin sadece Marksist bir yazar değil, mücadelenin içinde yetişmiş bir devrimci olduğunu vurguluyorum.


75 yıllık hayatının neredeyse 60 yılını örgütlü bir devrimci olarak geçirmiş, öldüğü güne kadar sosyalizm mücadelesi için üretmiş, bulunduğu siyasi yapılarda politik tartışmaların her zaman hem parçası olmuş hem de bunlara yön vermiş bir aydından bahsediyoruz. Onun bu karakterinden öğrenerek, onun da çok sevdiği deyimle bugün hâlâ “sosyalizmde inat ediyoruz”. Çünkü Metin Abi’yi bir aydın olarak ayırt eden en önemli unsur, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde bile asla inancını yitirmeyip sosyalizmde ısrar etmesiydi. Bu öyle bir ısrardı ki, Sovyetler Birliği’nin yıkılışıyla birlikte kimilerinin sosyalizmin, hatta Marksizmin çöktüğünü söylediği bir dönemde, kurucusu olduğu ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı Gelenek dergisinde, “Daha iyisini kuracağız” dedi. Bu yüzden, hiç şüphesiz şunu söyleyebiliriz: Metin Abi’yi Marksist aydınların çoğundan ayıran en önemli özellik, onun aydın konformizmine teslim olmayıp her zaman örgütlü mücadelenin aktif ve üretken bir parçası olmasıydı. Bu kararlı duruş, özellikle -Metin Abi’nin deyimiyle- "teorik geleneksizliğin" hüküm sürdüğü bir ülkede* oldukça kıymetli.


1990’lı ve 2000’li yıllar, Sovyetler Birliği’nin dağılması sebebiyle dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyalist devrim hedefinden ve Marksizmden uzaklaşılarak liberalizme teslim olunan yıllar olarak değerlendirilebilir. Öyle ki, Türkiye’de bazı sözüm ona “Marksist” çevreler AKP’nin iktidara gelişinin işçi sınıfı için ön açıcı olacağını düşünmüştü. Yine aynı dönemde kimi sol/sosyalist çevreler de AB’ye girişin işçi sınıfı ve Türkiye için "ilerici" bir sonuç yaratacağını iddia etmişti. Metin Abi’yi birçok sosyalist aydından ayıran bir başka özellik, onun bu tip gerileme dönemlerinde de sosyalizmden bir adım bile geri atmaması, dahası işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinin insanlığın kesin kurtuluşu için tek yol olduğu fikrini tüm saldırılara karşı savunarak ideolojik mücadelenin öncülerinden olmasıydı.


Akademiye hiç girmemiş bir teorik akıl

Hiç akademiye girmemiş biri olarak Metin Abi’nin eserleri, sadece örgütlü sosyalistler için değil, sorunlara Marksizm penceresinden bakmak isteyen herkes için bir fener niteliği taşıyor. Örneğin, üzerinden neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen, Binyıl Eşiğinde Marksizm ve Türkiye Solu (1997) teorik gelişime biraz merak sarmış bütün Marksistlere ışık tutmaya devam ediyor.


Cenk Saraçoğlu’nun 2022 yılında Mülkiye Dergisi’nde yayımlanan “Metin Çulhaoğlu’nun Hiç Girmediği Akademiye Mirası” başlıklı yazısı, yolu örgütlü mücadele ile hiç kesişmemiş Marksist sosyal bilimciler için de Metin Abi’nin ne kadar değerli bir kaynak olduğunu ortaya koyuyor. Cenk Saraçoğlu'nun da belirttiği gibi, Marksizme içkin temel birtakım kavramların Türkiye'de kavranıp yorumlanması konusunda sunduğu özgün katkılar, Metin Abi'nin eserlerini akademide de yararlanılan kaynaklar hâline getirmiştir. Özellikle toplumsal formasyonun temel ile ilişkisini çözümlerken sunduğu zenginlik, birçok araştırma sorusunu da beraberinde getirecek bir zemini oluşturuyor.


Karmaşık olanı basitleştiren usta bir anlatıcı

Metin Abi’yi özel yapan bir diğer unsur, büyük çoğunluğu fazlasıyla akademik ve anlaşılması güç teorik tartışmaları yalın bir dille anlatabilmesi. Anlaşılması çok zor görünen kavramları dahi basitleştirebilmesi, soyut kavramları betimlemelerle somutlaştırıp okurun zihninde gerçek bir yere oturtması, genç devrimciler için onu okumayı ve ondan öğrenmeyi hâlâ keyifli kılıyor. Metin Abi’nin ürettiği eserlerden, köşe yazılarından, makalelerden en azından birkaçını okumuş hemen hemen herkesin bu söylediklerime katılacağını düşünüyorum. İşte bu yüzden, Metin Çulhaoğlu sadece kendi geleneği için değil, Türkiye sosyalist hareketinin bütünü için çok değerli. Onunla belli bir dönemde yolu kesişmiş her Türkiyeli devrimci ondan bir şeyler öğrenmiştir.


Metin Abi, 2016’da Tarih, Tükiye, Sosyalizm kitabının beşinci önsözünde 2000’li yıllarda devrimci kuşağın Marksizme olan ilgisini kaybettiğini, fakat 2010’lara geldiğimizde Marksizme alternatif olarak gösterilen ideolojilerin itibarını yitirmesinden dolayı o dönemki kuşağın Marksizme daha ilgili olduğunu söylüyor. Günümüzde ise 2000’li yıllarda doğan ve şu an 18-24 yaş arasında olan kuşağın, Türkiye’de ve dünyada Marksizme, hatta sol/sosyalist mücadeleye bir hayli uzak olduğunu görüyoruz.


Bu konuyla ilgili, lise öğrencisi olduğum yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluş kongresinde Metin Abi şöyle demişti: "Bugün Türkiye’de bir gençseniz ve TİP’e ya da herhangi bir sol/sosyalist yapıya örgütlenecekseniz, partinin programını ya da tüzüğünü tartışmak sizin için öncelikli değildir. Bugün geldiğimiz noktada sokaktaki herhangi bir gençten farklı olmak, hayata farklı bir pencereden bakmak istiyorsanız örgütlenmek, teorik tartışmalardan daha önce geliyor." O dönem Türkiye’de Z kuşağı olarak da adlandırılan nesil için tartışma, şikâyet etme, yanlışlama, özetle teorik tartışma dönemi değil, nerede olursa olsun örgütlenme dönemiydi. Bizim için bulunduğumuz sosyal çevreden farklı olabilmenin ve bu çevreyi de değiştirebilmenin tek yolu örgütlenmekti.


Türkiye’de sosyalist hareket, Z kuşağının aradığı radikalliği bugün hâlâ üretemiyor, sistemle yaşadıkları sorunlarda onları kendi saflarında mücadeleye çeken cevaplar sunamıyor. İçinde bulunduğumuz koşulları değiştirmenin zorunlu koşulu olan örgütlenme ihtiyacı, aynı zamanda iktidarı hedefleyen radikal bir toplumsal dönüşüm perspektifinin etkili biçimde anlatılabilmesini gerekli kılıyor. Dünyada gittikçe güçlenen sağ harekete, özellikle Türkiye toplumundaki yozlaşmanın geldiği noktaya bakınca, geçen altı yılın Metin Abi’nin dediklerini doğruladığı ve Metin Abi’nin bugün verilecek ideolojik mücadelede de yol gösterici olacağı söylenebilir.


Bugün Türkiye’de Metin Çulhaoğlu’nun öğrencileri mücadelelerini birçok farklı alanda ve örgütte sürdürüyor. Kendisinin çok sevdiğim bir sözüyle, “Ayrılıp birleşmelerin tarihi olmadan bir yol oluşmuyor.” Metin Abi, bugün de Türkiyeli devrimcilerin kılavuzu olmaya devam ediyor. Bugüne kadar bize öğrettiğin her şey için teşekkürler Metin Abi, öğrencilerin hâlâ “Sosyalizmde inat ediyor.”

 

* Çulhaoğlu, Metin. Tarih, Türkiye, Sosyalizm: Bir Mirasın Güncelliği. Yordam Yayınları. 2016. s. 27-28.

bottom of page